Hikayeler Dünyayı Değiştirebilir Mi? Transmedya Anlatımının Gücü

- PUBLISHER
- Bahar Nihal Ersözlü
- CATEGORY
- opinion
- DATE
- 20/01/2025
Transmedya hikaye anlatımını daha iyi kavrayabilmek için, bu alandaki önemli isimlerden biri olan MIT Karşılaştırmalı Medya Çalışmaları Programı Direktörü Prof. Henry Jenkins’in yaptığı tanımla başlamak oldukça yerinde olacaktır:
“Transmedya hikaye anlatımı, bir kurgunun temel unsurlarının, birleştirilmiş ve koordineli bir eğlence deneyimi yaratma amacıyla birden fazla dağıtım kanalı aracılığıyla sistematik olarak yayılması sürecini temsil eder. İdeal olarak, her bir medya, hikâyenin gelişimine kendi benzersiz katkısını yapar.”
Hikâye anlatımı, insanlık tarihi kadar eski bir gelenek olsa da, günümüzde teknolojinin sunduğu olanaklarla bambaşka bir seviyeye taşınıyor. Transmedya anlatı sistemleri, bu dönüşümün en dikkat çekici örneklerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle Yüzüklerin Efendisi ve Harry Potter gibi küresel çapta tanınan eserlerle hayat bulan bu sistem, bir hikâye evreni etrafında şekillenerek, hikâyenin farklı medyalarda genişletilmesini sağlıyor.
“Transmedya hikaye anlatımı, bir kurgunun temel unsurlarının, birleştirilmiş ve koordineli bir eğlence deneyimi yaratma amacıyla birden fazla dağıtım kanalı aracılığıyla sistematik olarak yayılması sürecini temsil eder. İdeal olarak, her bir medya, hikâyenin gelişimine kendi benzersiz katkısını yapar.”
Hikâye anlatımı, insanlık tarihi kadar eski bir gelenek olsa da, günümüzde teknolojinin sunduğu olanaklarla bambaşka bir seviyeye taşınıyor. Transmedya anlatı sistemleri, bu dönüşümün en dikkat çekici örneklerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle Yüzüklerin Efendisi ve Harry Potter gibi küresel çapta tanınan eserlerle hayat bulan bu sistem, bir hikâye evreni etrafında şekillenerek, hikâyenin farklı medyalarda genişletilmesini sağlıyor.
Hikayeler, yalnızca eğlence için değil, insanlara ilham vermek, toplulukları bir araya getirmek ve sosyal değişimi teşvik etmek için de güçlü bir araçtır. Transmedya anlatımı sayesinde, bu hikayeler bir platformdan diğerine geçerek daha geniş bir kitleye ulaşabilir ve her bir dokunuş noktasıyla yeni anlamlar kazanabilir.”
Transmedya anlatı sistemlerinin özünde bir hikâye evreni yer alır. Bu evren, yalnızca bir hikâye değil, bir dünya sunar. Bu dünya, farklı belgeler ve platformlarla desteklenerek daha kapsamlı bir şekilde inşa edilir. Örneğin, bir romanla başlayan bir hikâye, film, dizi, oyun, çizgi roman ve hatta hayranların ürettiği içeriklerle daha geniş bir bağlama oturabilir. Bu durum, hem yaratıcılar hem de tüketiciler için hikâye evrenini daha zengin ve etkileşimli bir deneyim haline getirir.
Transmedya anlatının en çarpıcı yönlerinden biri, hikâye evreninin farklı kurgusal işlemlerle çeşitlendirilmesidir. Bu çeşitlilik, hikâyeyi derinleştirir ve farklı platformlarda keşfetme imkânı sunar. Örneğin:
Ancak, kullanıcı tarafından üretilen içeriklerin transmedya anlatı sistemine dahil olup olmadığı tartışmalı bir konudur. Bunun temel nedeni, bu tür içeriklerin çoğunlukla telif haklarının dışında yer almasıdır. Yine de hayranların oluşturduğu bu içerikler, kültürel bir değer taşır ve transmedya anlatıların daha geniş bir kitleye yayılmasında önemli bir rol oynar.
Bir hikâye evreni, hem statik hem de dinamik unsurlardan oluşur. Statik unsurlar, hikâye evreninin değişmeyen, sabit kurallarını ve yapılarını temsil eder. Dinamik unsurlar ise evrenin büyümesini, genişlemesini ve hikâyenin farklı medyalarda yeniden şekillenmesini sağlar. Alıcılar, yani izleyiciler ya da okuyucular, bu evreni kendi zihinlerinde bir simülasyon olarak canlandırır. Herkesin hikâye evrenine dair bireysel bir algısı olsa da, kamuoyunda bu evren genellikle tek bir ortak zemin üzerinden değerlendirilir. Bu durum, hikâye evrenini daha kapsayıcı ve kolektif bir deneyim haline getirir.
Transmedya hikaye anlatımı, bireyler ve topluluklar arasında güçlü bir bağ kurarak sosyal değişim yaratma potansiyeli taşıyan bir anlatım biçimidir. Farklı medya platformlarını ustaca bir araya getiren bu yöntem, bir hikayeyi daha geniş kitlelere ulaştırmakla kalmaz, aynı zamanda bu kitleleri harekete geçirme gücüne de sahiptir. Bu özelliğiyle transmedya hikaye anlatımını modern dünyada yalnızca bir eğlence aracı düşünmek doğru olmaz; toplumsal farkındalık yaratmanın ve sosyal sorumluluk projelerini hayata geçirmenin güçlü bir aracı olarak da ele almak gerekir.
Transmedya anlatının en çarpıcı yönlerinden biri, hikâye evreninin farklı kurgusal işlemlerle çeşitlendirilmesidir. Bu çeşitlilik, hikâyeyi derinleştirir ve farklı platformlarda keşfetme imkânı sunar. Örneğin:
- Arayüzsel mikro hikâyeler: Hikâyenin ana anlatısında yer almayan, ancak evreni destekleyen küçük yan hikâyeler..
- Paralel hikâyeler: Ana hikâyeye eş zamanlı olarak gelişen, farklı karakterlerin ya da olayların anlatıldığı hikâyeler.
- Çevresel hikâyeler: Ana anlatıdan uzakta geçen, hikâye evreninin başka köşelerini keşfeden hikâyeler.
- Kullanıcı tarafından üretilen içerikler: Hayranların yarattığı hikâyeler, fan kurguları ya da evrene ait yeni içerikler.
Ancak, kullanıcı tarafından üretilen içeriklerin transmedya anlatı sistemine dahil olup olmadığı tartışmalı bir konudur. Bunun temel nedeni, bu tür içeriklerin çoğunlukla telif haklarının dışında yer almasıdır. Yine de hayranların oluşturduğu bu içerikler, kültürel bir değer taşır ve transmedya anlatıların daha geniş bir kitleye yayılmasında önemli bir rol oynar.
Bir hikâye evreni, hem statik hem de dinamik unsurlardan oluşur. Statik unsurlar, hikâye evreninin değişmeyen, sabit kurallarını ve yapılarını temsil eder. Dinamik unsurlar ise evrenin büyümesini, genişlemesini ve hikâyenin farklı medyalarda yeniden şekillenmesini sağlar. Alıcılar, yani izleyiciler ya da okuyucular, bu evreni kendi zihinlerinde bir simülasyon olarak canlandırır. Herkesin hikâye evrenine dair bireysel bir algısı olsa da, kamuoyunda bu evren genellikle tek bir ortak zemin üzerinden değerlendirilir. Bu durum, hikâye evrenini daha kapsayıcı ve kolektif bir deneyim haline getirir.
Transmedya Anlatımının Sosyal Değişim Yaratma Gücü
Transmedya hikaye anlatımı, bireyler ve topluluklar arasında güçlü bir bağ kurarak sosyal değişim yaratma potansiyeli taşıyan bir anlatım biçimidir. Farklı medya platformlarını ustaca bir araya getiren bu yöntem, bir hikayeyi daha geniş kitlelere ulaştırmakla kalmaz, aynı zamanda bu kitleleri harekete geçirme gücüne de sahiptir. Bu özelliğiyle transmedya hikaye anlatımını modern dünyada yalnızca bir eğlence aracı düşünmek doğru olmaz; toplumsal farkındalık yaratmanın ve sosyal sorumluluk projelerini hayata geçirmenin güçlü bir aracı olarak da ele almak gerekir.
Bu anlatım biçiminin en dikkat çekici yönlerinden biri, hikaye dünyasını sadece bir izleme veya okuma deneyimi olarak sunmaması, bunun ötesine geçerek katılımcıları aktif bir şekilde sürecin içine dahil etmesidir. Örneğin, bir transmedya projesi, bir filmle başlar, ardından hikayeyi genişleten bir dizi çevrimiçi oyun, sosyal medya etkileşimleri, sanal etkinlikler veya fiziksel dünyada gerçekleştirilen sosyal kampanyalarla devam eder. Bu çeşitlilik, hikayeyi sadece bir tüketim materyali olmaktan çıkarır ve bireyleri hikayenin aktif birer parçası haline getirir.
Transmedya projeleri, eğitim ve sosyal sorumluluk alanlarında da güçlü bir etki yaratır. Özellikle toplumsal sorunlara dikkat çekmek isteyen projelerde bu yöntem sıklıkla tercih edilir. Örneğin, çevre bilinci oluşturmayı amaçlayan bir transmedya hikaye anlatımı projesi, bir belgeselle başlayabilir ve ardından katılımcıların karbon ayak izlerini azaltmaları için rehberlik eden bir mobil uygulama, çevrimiçi platformlarda sürdürülebilir yaşamı teşvik eden içerikler ve yerel topluluk etkinlikleriyle desteklenebilir. Bu süreçte hikaye, bireylerin kendilerini değişimin bir parçası olduklarını hissetmelerini sağlar.
Transmedya hikaye anlatımı, topluluklar arasında köprüler kurarak ortak hedefler doğrultusunda hareket etmeyi teşvik eder. İnsanlar farklı coğrafyalardan ve kültürlerden olsa da, ortak bir hikaye etrafında toplanarak birlikte harekete geçebilirler.
2010 yılında, Heroes dizisinin yaratıcısı Tim Kring tarafından hayata geçirilen Conspiracy For Good (CFG), ilk bakışta bir eğlence projesi gibi görünse de aslında derin bir hikâye anlatımıyla sosyal değişim yaratmayı hedefleyen yenilikçi bir girişimdir. Nokia’nın sponsorluğunu üstlendiği bu proje, kurgusal bir oyun olmanın yanı sıra, aynı zamanda toplumsal fayda yaratma amacı taşıyan bir araç olarak tasarlanmıştır. CFG, bir hikâye anlatımı projesi olarak eğlenceyi sosyal sorumlulukla harmanlayarak transmedya anlatımının gücünü gözler önüne sermektedir.
Oyunun merkezinde, suç ve terörle mücadele bahanesiyle Britanya vatandaşlarını izlemeye çalışan kurgusal bir şirket olan Blackwell Briggs yer alıyordu. Şirket, özel güvenlik güçleri ve CCTV ağları aracılığıyla bireylerin mahremiyetini tehdit eden bir gözetim sistemi geliştirmekle suçlanıyordu. Bu kurgusal senaryoda oyuncular, Blackwell Briggs’in planlarını engellemeye çalışan bir örgüt olan “Conspiracy For Good”un bir parçası olmaya davet ediliyordu. Katılımcılar yalnızca birer oyuncu değil, hikayenin içinde aktif bir rol üstlenen sosyal açıdan bilinçli bireyler haline geliyordu.
Transmedya projeleri, eğitim ve sosyal sorumluluk alanlarında da güçlü bir etki yaratır. Özellikle toplumsal sorunlara dikkat çekmek isteyen projelerde bu yöntem sıklıkla tercih edilir. Örneğin, çevre bilinci oluşturmayı amaçlayan bir transmedya hikaye anlatımı projesi, bir belgeselle başlayabilir ve ardından katılımcıların karbon ayak izlerini azaltmaları için rehberlik eden bir mobil uygulama, çevrimiçi platformlarda sürdürülebilir yaşamı teşvik eden içerikler ve yerel topluluk etkinlikleriyle desteklenebilir. Bu süreçte hikaye, bireylerin kendilerini değişimin bir parçası olduklarını hissetmelerini sağlar.
Transmedya hikaye anlatımı, topluluklar arasında köprüler kurarak ortak hedefler doğrultusunda hareket etmeyi teşvik eder. İnsanlar farklı coğrafyalardan ve kültürlerden olsa da, ortak bir hikaye etrafında toplanarak birlikte harekete geçebilirler.
2010 yılında, Heroes dizisinin yaratıcısı Tim Kring tarafından hayata geçirilen Conspiracy For Good (CFG), ilk bakışta bir eğlence projesi gibi görünse de aslında derin bir hikâye anlatımıyla sosyal değişim yaratmayı hedefleyen yenilikçi bir girişimdir. Nokia’nın sponsorluğunu üstlendiği bu proje, kurgusal bir oyun olmanın yanı sıra, aynı zamanda toplumsal fayda yaratma amacı taşıyan bir araç olarak tasarlanmıştır. CFG, bir hikâye anlatımı projesi olarak eğlenceyi sosyal sorumlulukla harmanlayarak transmedya anlatımının gücünü gözler önüne sermektedir.
Oyunun merkezinde, suç ve terörle mücadele bahanesiyle Britanya vatandaşlarını izlemeye çalışan kurgusal bir şirket olan Blackwell Briggs yer alıyordu. Şirket, özel güvenlik güçleri ve CCTV ağları aracılığıyla bireylerin mahremiyetini tehdit eden bir gözetim sistemi geliştirmekle suçlanıyordu. Bu kurgusal senaryoda oyuncular, Blackwell Briggs’in planlarını engellemeye çalışan bir örgüt olan “Conspiracy For Good”un bir parçası olmaya davet ediliyordu. Katılımcılar yalnızca birer oyuncu değil, hikayenin içinde aktif bir rol üstlenen sosyal açıdan bilinçli bireyler haline geliyordu.

Conspiracy For Good: Eğlenceden Sosyal Etkiye Uzanan Bir Hikâye
Hikaye, dijital içeriklerle başlayıp Londra sokaklarında fiziksel etkinliklerle devam eden çok katmanlı bir deneyim sundu. Bu süreçte, katılımcılar hem dijital hem de fiziksel dünyada hikayeye dahil oldular. Örneğin, Blackwell Briggs’e karşı düzenlenen sokak etkinlikleri, yalnızca bir oyunun parçası olmakla kalmayıp aynı zamanda hikayenin gerçek dünyada bir boyut kazanmasını sağladı.
CFG’nin en önemli özelliklerinden biri, hikayeyi somut sosyal faydalarla ilişkilendirebilmesiydi. Oyunun bir parçası olarak katılımcılar, kitap bağışları, eğitim projeleri ve diğer sosyal sorumluluk faaliyetlerine katkıda bulundular. Tim Kring’in temel amacı, izleyicileri pasif birer tüketici olmaktan çıkarıp aktif katılımcılar haline getirmekti.
Conspiracy For Good eski bir örnek gibi görünebilir, ancak transmedya hikaye anlatımının ne kadar güçlü ve etkileyici olabileceğini göstermek açısından benim için çok özel bir yere sahip. Bu projeyi seçmemin en büyük nedeni, hikaye anlatıcılığını eğlencenin ötesine taşıyarak gerçek dünyada somut bir etki yaratma hedefini açıkça ortaya koymuş olması. Hikaye anlatımını sosyal fayda ile birleştiren proje, kitap bağışları ve eğitim projeleri gibi gerçek sonuçlar elde etmiş, hikayelerin yalnızca kurgusal bir deneyim olmadığını kanıtlamıştı.
Transmedya hikaye anlatımının gücü, yalnızca hikayeyi farklı platformlara taşıyarak eğlence yaratmaktan ibaret değildir; aynı zamanda, belirli bir topluluk veya sorunun etrafında bir araya gelerek gerçek bir değişim yaratma potansiyeline sahiptir. Özellikle çevre krizi, sosyal eşitsizlik ya da insan hakları gibi alanlarda, bu tür projeler güçlü bir farkındalık aracı olabilir. Peki, bu tür yenilikçi hikayeler, gelecekte topluluklar ve sosyal meseleler için birer değişim motoru haline gelebilir mi? Belki de yanıt, hikayelerin gücüne inanmaktan geçiyor.
Kaynaklar: Transmedia Storytelling Systems in Publishing , PHILLIP JACOB, With Focus on Fantasy Franchises
https://www.conspiracyforgood.com/
Hikaye, dijital içeriklerle başlayıp Londra sokaklarında fiziksel etkinliklerle devam eden çok katmanlı bir deneyim sundu. Bu süreçte, katılımcılar hem dijital hem de fiziksel dünyada hikayeye dahil oldular. Örneğin, Blackwell Briggs’e karşı düzenlenen sokak etkinlikleri, yalnızca bir oyunun parçası olmakla kalmayıp aynı zamanda hikayenin gerçek dünyada bir boyut kazanmasını sağladı.
CFG’nin en önemli özelliklerinden biri, hikayeyi somut sosyal faydalarla ilişkilendirebilmesiydi. Oyunun bir parçası olarak katılımcılar, kitap bağışları, eğitim projeleri ve diğer sosyal sorumluluk faaliyetlerine katkıda bulundular. Tim Kring’in temel amacı, izleyicileri pasif birer tüketici olmaktan çıkarıp aktif katılımcılar haline getirmekti.
Conspiracy For Good eski bir örnek gibi görünebilir, ancak transmedya hikaye anlatımının ne kadar güçlü ve etkileyici olabileceğini göstermek açısından benim için çok özel bir yere sahip. Bu projeyi seçmemin en büyük nedeni, hikaye anlatıcılığını eğlencenin ötesine taşıyarak gerçek dünyada somut bir etki yaratma hedefini açıkça ortaya koymuş olması. Hikaye anlatımını sosyal fayda ile birleştiren proje, kitap bağışları ve eğitim projeleri gibi gerçek sonuçlar elde etmiş, hikayelerin yalnızca kurgusal bir deneyim olmadığını kanıtlamıştı.
Transmedya hikaye anlatımının gücü, yalnızca hikayeyi farklı platformlara taşıyarak eğlence yaratmaktan ibaret değildir; aynı zamanda, belirli bir topluluk veya sorunun etrafında bir araya gelerek gerçek bir değişim yaratma potansiyeline sahiptir. Özellikle çevre krizi, sosyal eşitsizlik ya da insan hakları gibi alanlarda, bu tür projeler güçlü bir farkındalık aracı olabilir. Peki, bu tür yenilikçi hikayeler, gelecekte topluluklar ve sosyal meseleler için birer değişim motoru haline gelebilir mi? Belki de yanıt, hikayelerin gücüne inanmaktan geçiyor.
Kaynaklar: Transmedia Storytelling Systems in Publishing , PHILLIP JACOB, With Focus on Fantasy Franchises
https://www.conspiracyforgood.com/
Bahar Nihal Ersözlü works as a Content Director at Ba'ndo.