Hüthüt: Duygularımıza Ayna Tutma Cesareti

HütHüt’ün Haz konulu yeni sayısını geçtiğimiz günlerde uzun bir aradan sonra yayınladık. ‘Nefret’ konulu ilk sayısıyla kalbimizi ısıtacak kadar ilgi toplayan, böylece ikinci sayısını çıkarmamız için apar topar çalışmalara başladığımız HütHüt’ü yayınlamak neden uzun zaman aldı? İtiraf ediyorum: Biz, duygularıyla yüzleşmekten korkan bir grup tasarımcı ve yazardık. Fakat Hüthüt'ü yayına hazırlarken duygularımızı yüzeysel olarak ele almayıp aksine, duygularımızı masaya yatırıyoruz. Ameliyat masasında yatan hastanın içini, neşteriyle çizik atarak açan doktor gibi biz de duygularımıza soyut bir neşterle çizik atıyoruz, içini açıyoruz. Gördüğümüz manzara hayret verici, çünkü bildiğimizi sandığımız duygulara aslında yabancı olduğumuzu fark ediyoruz.

Duygular, tamamen bize aitken onları çok net anlayamadığımızı görüyoruz. Ne var ki duygularımızı başımızdan savamıyoruz hatta duygularımıza göre hareket ediyoruz. İşte, duygularla ilgili birçok tutarsız düşünceye sahipken projemizin teması ‘duygular’ olunca elbette savsakladık.

Mesela, HütHüt’te ele alacağımız yeni konu ne olsun diye tartıştırken anlık bir çoşkuyla nefret, haz gibi duyguları dile getirdik. Ama asıl sancımız, ‘o’ duyguyu yazıya dökme, görsel olarak sunma aşamasında başladı. Ortaya bir ürün çıkarmak isteyen tasarımcının; duygularını esas olarak tanımaması, zihnindekileri açıklayamaması bir dert olarak karşımıza çıktı. Bu derdimize son vermek için HütHüt, kurtarıcımız oldu.

HütHüt’ün ilk sayısını yayınladığımız günden bu yana cesurca, en saf biçimde içimizi döktük ve sizinle paylaştık. Bu deneyimden iki büyük ders çıkardık! Yazımın devamında Ba’ndo Lab’in çıkardığı iki büyük dersi sizinle de heyecanla paylaşacağım.

Duygular, bir tasarımcı için yadsınamayacak derecede önemli!
Duygularımızın, hepimizi yönlendirdiğini ve harekete geçirdiğini cebimize koyalım. Sonrasında, tasarımcı: kurmak istediği iletişimi, belirli grafik tasarım kurallarına uyarak hedef kitlesine aktaran ve bir problemi çözmeye amaçlayan kişi tanımını hatırlayalım. İletişim kurduğumuz her insanın, ilk olarak duygularına yöneldiğini biliyoruz. Bu noktada, karşı tarafta duygusal açıdan wkarşılığı olan üretimler gerçekleştirmek için işin alt metni, bir duygudan beslenmeli. Bunun için tasarımcı, hırpalayıcı bir serüvene başlayarak ilk kendi duygularını tanımalı; duygularına verdiği tepkileri gözlemlemeli, olumlu/olumsuz fark etmeksizin duygularını olduğu gibi kabul etmeli. Böylece, insanlara yanıtsız bırakamayacakları mesajlar ilettiğimiz, sayısız üretime imza atarız.

Görsel ve yazinsal beceriler birbirini tamamlasin
Tasarımcının var olma sebebi, ortaya koyduğu üretimin zihnindekileri yansıtabilmesi ise bu varoluşa uygun davranması elzemdir. “Kafamın içinde her şey belli ama anlatmam zor.” tarzında sitemler oldukça yoğun. Merak ediyorum, sitem etmekten ziyade çözüm odaklı olamaz mıyız? Aklımızda olanları, anlam sapmasına uğratmadan ve kolayca gösterebilmek için farklı ifade yöntemlerine başvurmaya ihtiyacımız var. HütHüt’ü ‘Grafikli makale’ serisi olarak yayınlamamızın sebebi de bu ihtiyacı karşılamaktı. Öte yandan yazı yazmanın, sözle ifade edemediklerimizi kolayca ve doğru şekilde dışavurmamızı sağladığı oldukça bariz. Süreç, hikaye ve duygu barındıran eserlerimizi hem görsel hem yazınsal olarak anlatarak tasarımın etkileyici gücünü artırıyoruz.

Duyguların bizdeki gerçekliğini ifşa ettiğimiz HütHüt, kendimizden parçalar katabildiğimiz birçok özel projeyi öngösterdi diyebilirim. Bu sayede özgün üretimler ortaya koymak bizim için daha da kolaylaşmaya başladı. Dolayısıyla HütHüt’ün 3. sayısında konu alacağımız duyguyu, hem yazarak hem çizerek dış dünyaya akıtmak için tekrar kolları sıvıyoruz. Bu serüvenimize eşlik etmek istersen; gizeme@wearebando.com’dan bana ulaş! HütHüt’ün duygu yüklü dünyasında senin eserin, bizlere dokunsun.